Ben bu filmi görmüştüm!
.
Temel’le Dursun, bir kovboy filmine gider.
Kovboy, atıyla bir dereyi geçecekken, “Bak şimdi dereyi geçerken düşecek” der Dursun.
“Yok” der, Temel, “Bence düşmeyecek”.
İddiaya girerler.
Kovboy, dereyi geçerken attan düşer.
“İddiayı sen kazandın” der, Temel.
“Hayır, ben hile yaptım, çünkü filmi izlemiştim.” der Dursun.
“Yok yok, sen kazandın” der Temel, “Çünkü ben de filmi daha önce izlemiştim ama kovboy akıllanmıştır belki diye düşündüm!”
* * *
24 Mayıs 2024 Cuma günü, Keşan’ın Danişment köyü sınırları içinde bulunan bazı karavan, konteyner ve tinyhouse’lar, Vali Yunus Sezer’in emriyle Jandarma gözetiminde yıkıldı.
Vatandaşların, kendi mülkleri içindeki yapıların yıkılmasının hukuksuz olduğunu dile getirerek itiraz etmeleriyse bir işe yaramadı. Hatta duruma direnen bazı vatandaşlar, jandarmadan şiddet gördüklerini iddia ettiler.
En garibi ise, plakalı ruhsatlı tekerlekli bir karavanın kepçelerle parçalanmasıydı.
Arkadaşlar, bu bir milli servet! Devletin kurumları tarafından verilmiş belgeleri olan, çekilebilir bir araç! Bunu niye parçalıyorsunuz? Usulsüzse, çekersiniz yeddiemin deposuna, masrafını da vatandaştan alırsınız. Tabii, usulsüzse! Çekilebilir bir karavanı parçalamak nedir?
* * *
Yanlış anlaşılmasın; kaçak yapılara ben de karşıyım (Tekerlekli plakalı ruhsatlı karavanlara değil tabiî ki, çünkü onların yasadışı bir durumu yok!).
Ama ben her şeyden önce, hukuksuzluğa ve adaletsizliğe karşıyım!
Devletin gücünün, sadece birkaç kişiye yetmesine karşıyım!
Bakın size daha önce izlediğim filmi anlatayım:
Yıllar önce bir vali yardımcısı, Keşan’ın Mecidiye sahilindeki kaçak yapıların yıkılması gerektiğine karar vermişti. Ki biliyorsunuz, oradaki yapıların hepsi kaçaktı çünkü NATO çıkartma sahası olması nedeniyle imar izni bulunmayan bir bölgedir.
Bir gün, iş makinaları sahili bastı. Başlarında da bizzat vali yardımcısı bulunuyordu. Vatandaşın çağrısıyla, gazeteci olarak olaya tanıklık etmek üzere olay yerindeydik. Yine vatandaşların itirazına rağmen, kepçeler vuruldu, birkaç bina yıkıldı. Bir tanesinin yanında, hiç değilse bir kısmını kurtarmak için dışarı çıkardığı eşyalarının başında, “Nolur yıkmayın, mutfağımı daha yeni yaptırdım” diyen kadının gözyaşları arasında duvara kepçe vuruldu. Yıkılan duvarın ardında mutfak vardı. Makine durmadı, parçalamaya devam etti.
Sonra ne mi oldu?
Tepkiler üzerine, o günden sonra yıkım olmadı. Olan; yıkılan birkaç eve ve mutfağı için ağlayan kadına oldu. Sahildeki diğer yapılar ise, yıllar içinde çıkan imar aflarıyla yapı kullanım izin belgesine kavuşup yasallaştı.
Diyeceğim o ki, bizim kovboy akıllanmadıysa, burada da olacak olan budur.
Yıkılan yıkıldığıyla kalacak; Saros Körfezi’nin pekçok yerinde bulunan, hatta yasal olarak yıkım kararı bulunanlar dahil binlerce kaçak yapıya dokunulmayacak.
Benim karşı çıktığım budur!
Hele de, dediğim gibi yapı statüsünde olmayan çekilebilir bir karavanı parçalayanlar ve bunun için onlara eşlik eden tüm görevliler, adalet önüne çıkarılmalıdır.
Şimdi izleyeceğiz;
Sazlıdere’de mahkeme kararlarına rağmen yapılan kaçak FSRU Limanı yıkılacak mı?
Gökçetepe’de orman kampı içine yapılan binalar ve diğer yapılar yıkılacak mı?
Yine Gökçetepe’de denize sıfır yapılan AVM binası yıkılacak mı?
Erikli sahilinde yıkım kararı verilmiş yüzlerce yapı yıkılacak mı?
Saros Körfezi’nin pekçok yerindeki benzer yapılar yıkılacak mı?
Yoksa, önceki filmde olduğu gibi, bu yıkım Danişment’le noktalanacak ve yıkılan yıkıldığıyla mı kalacak?
Filmin devamını merakla bekliyoruz.
0 Yorum